TİROİT BEZİ ve HASTALIKLARI
21 Aralık 2017

TİROİT BEZİ ve HASTALIKLARI

Hastanemizin değerli doktorlarından Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzm.Dr.Çağlar KESKİN, birçok kişinin artık sıkça karşılaştığı tiroit sorunlarıyla ilgili bilgiler verdi. Tiroit bezi hastalıkları belirtilerinin dikkate alınması ve tedavi sürecinin en kısa zamanda başlatılmasının önemini vurgulayan Uzm.Dr.KESKİN geç kalınan tedavide, hastanın, hastalığının daha ileri evresiyle ve daha zorlu bir süreçle karşılaşacağını vurguladı. 

İÇERİK2.jpg

Tiroit Bezi ve Hastalıkları ile ilgili bilmeniz gerekenler…

1-Tiroid Bezi nedir? Görevleri nelerdir?

Tiroid bezi,boynun 1/3 alt kısmında, soluk borusunun hemen önünde, yaklaşık olarak  4 cm uzunlukta 2cm  genişlikte ve 1 cm kalınlıktadır. 10-15 gr ağırlığında, sağ ve solda iki lob halinde bulunan bir iç salgı bezidir. İnsan vücudunun hormon üretimi için özelleşmiş, en büyük organıdır.  Başlıca görevi, iyottan tiroid hormonu üretimini sağlamaktadır. Tiroid hormon, bebek ve çocuk büyüme ve gelişiminin sağlanması, kalp hızının ayarlanması ve kalp kaslarının kasılması, sindirim sistemi aktivitesi, böbrek fonksiyonları, vücudun enerji üretimi, ısı üretimi ve kilo durumunun kontrol edilmesi gibi görevleri olan, kısaca vücutta tüm sistemlerin işleyişini etkileyen yaşamsal bir hormondur. 

İÇERİKGÖRSEL.jpg

2-Tiroid Hastalıkları nelerdir? Genetik faktörü var mıdır?

Tiroid bezinin az ya da çok çalışması ile ilgili problemler olabilir. Tiroid bezi içerisinde büyüyen bir beze ya da tiroid bezinin tamamının büyümesine neden olan durumları guatr başlığı altında toplayabiliriz. Tiroid ile ilgili bu hastalıklarının tamamında genetik faktörler rol oynamaktadır.

3-Hangi belirtiler tiroid hastalığına işarettir?

Tiroid bezinin az çalışmasına hipotiroidi denilir.  Bu hastalarda genel bir halsizlik yorgunluk uykuya meyil depresyon, kabızlık üşüme , kilo alımı, ciltte kuruma saçlarda dökülme gibi şikayetler görülebilir. Tiroid bezinin hızlı çalışmasına hipertiroidi denilir. Anksiyete, çarpıntı, titreme, terleme, sıcağa tahamülsüzlük,iştah artışına rağmen kilo kaybı görülebilmektedir. Hastalar bazen de bu şikayetlerin hiçbirisi olmadan sadece boyunda şişlik yakınması ile de doktora başvurabilmektedirler.

4-Teşhis için kullanılan tetkikleri nelerdir?

Tiroid hastalıklarının teşhisinde hemen hemen tüm laboratuarlarda çalışılmakta olan tiroid uyarıcı hormon (TSH) düzeyleri genel olarak tiroid bezinin az ya da çok çalıştığı yönünde bir fikir vermektedir. Gerekli durumlarda serbest T4 ve serbest T3 denilen kanda dolaşan serbest tiroid hormon düzeylerine de bakılması gerekebilmektedir.  Tiroid hastalığının bağışıklık sistemi ile ilişkisi olup olmadığını anlamak için bazı antikor testleri de yapılabilimektedir. Hastanın kendisinin farkettiği ya da doktoru tarafından muayene sırasında farkedilen tiroid bezi büyümelerinde tiroid ultrasonografisi ve gerekirse şüpheli nodüllere tiroid biyopsisi gerekebilmektedir. Bu tiroid içerisinde gelişen nodülün iyi ya da kötü huylu bir oluşum olduğunu göstermenin en kesin yoludur. Özellikle ailesinde tiroid kanseri öyküsü olan ya da  başka hastalıklar nedeni ile çocukluk ve gençlik dönemlerinde boyun bölgesine ışın tedavisi almış olan hastalarda tiroid nodüllerinin kanser olma ihtimali daha yüksektir. Bu nedenle bu hasta gruplarında tespit edilen nodüller daha dikkatli değerlendirilmeli ve gerekli görülürse biyopsi işlemleri yapılıp yakın takip edilmelidirler.

5-Tiroid Kanserinin tanımlaması ve çeşitleri? Çocuk yaşlarda radyasyona fazla maruz kalmak(başka hastalıklar sebebiyle) tiroid kanserini yol açar mı?

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de tiroid kanserlerinin görülme sıklığı artmaktadır. Görüntüleme yöntemlerindeki teknik ilerlemeler ve artmış olanaklarla beraber gizli kalmış tiroid kanseri vakalarının tespit edilmesi de bu artıştan sorumludur. Tiroid kanserlerinin çoğu hastanın boyunda şişlik farkedip doktora başvurmasıyla, rutin hekim muayenesi sırasında ya da rastlantısal olarak ortaya çıkmaktadır. Tiroid bezelerinin öncelikle ultrasonografik olarak değerlendirilip, sonra gerekli görülen durumlarda biyopsi işlemleri ile kesin tanısı konulmaktadır. Biyopsi işlemlerinin %90 güvenilirliği vardır. Nadir durumlar dışında ince iğne biyopsileri uygulanmaktadır. Biyopsi işlemi yapılacak hastalara mutlaka kan sulandırıcı ilaç kullanıp kullanmadığı sorgulanmalıdır. Bu sayede biyopsi işlemlerinde nadir olarak görülebilen bez içerisine kanama gibi durumlara karşı ön lem alınmış olacaktır. Tiroid kanserleri sıklıkla diferansiye (farklılaşmış) tiroid kanserleri olarak adlandırılan papiller tiroid kanseri ve foliküler tiroid kanseri olarak karşımıza çıkmaktadır ve bu tipler en iyi seyreden tipleridir bu nedenle sonuçlar itibari ile genel olarak tedavi yanıtları ve başarı şansı yüksek olan kanserlerdir. Tiroid Kanseri tespit edilen hastalar boyundaki lenf bezlerine yayılım açısından mutlaka ameliyat öncesi ultrason ile değerlendirilmelidir. Tiroid kanserlerinin tedavisi tiroid bezine uygulanacak cerrahi tedavi ile mümkündür ve genellikle geride artık doku kalmayacak şekilde tiroid bezinin tamamının cerrah tarafından çıkarıldığı ameliyatlar uygulanmaktadır. Bazı  nadir durumlarda sadece tiroid bezinin tek lobunun çıkarılması yeterli olabilmektedir. İlk cerrahinin başarısı hastanın sonraki süreçte iyilik hali açısından oldukça önemlidir. Ameliyatla ilişkili olarak nadiren ses kısıklığı, kalsiyum düşüklüğü ile giden paratiroid hormon eksiklikleri ve ameliyat boşluğuna kanama gibi komplikasyonlar gelişebilmektedir.Tiroid ameliyatlarının bu konuda deneyimli cerrahlar tarafından yapılması büyük önem taşımaktadır. Bazı hastalarda ameliyat sonrası halk arasında atom tedavisi olarak adlandırılan radyoaktif iyot tedavisi gerekebilmektedir. Radyoaktif iyot tedavisi ile ameliyat sonrası geride kalan tiroid dokusunu yok etmek amaçlanmaktadır. Uygulaması kolaydır bir kapsül ya da ağızdan alınan bir sıvı yoluyla uygulanır. Radyoaktif iyot tedavisi gebeler ve emziren anneler dışında herkese uygulanabilir. Bazı hastalarda erken dönemde tükürük bezi iltihapları görülebilir ancak genel olarak ciddi yan etkiler görülmez. Hastaların genellikle 1-2 gün kadar duvarları kurşun zırhlı özel odalarda kalması gerekir. Taburcu olduktan sonra da hastanın radyasyon yaymasını engellemek için verilen doza göre 10-20 gün süre ile bazı önlemler alınır.  Ameliyat sonrası ortada tiroid bezi dokusu kalmadığından ağız yolu ile günde bir defa aç karna alınacak olan tiroid hormon içeren ilaçlarla yerine koyma  tedavisine hemen başlanmalıdır.Ameliyat sonrası hastanın uzun dönem takibinin endokrinoloji uzmanlarınca yapılması gereklidir.Radyoaktif iyot tedavisi alan hastalarda nükleer tıp bölümü ile koordine bir şekilde hareket edilmektedir. Tiroid kanseri hastalarının  takibinde uygun tiroid hormon dozu tespit edilene kadar yakın izlem, sonrasında herhangi bir nüks bulgusu yok ise 6 aylık periyotlarla takipleri yapılmaktadır. Takipte boyun ultrasonografisi ve bazı kan tetkikleri incelenmektedir.

Tiroid yüzeyel ve çok kanlanan bir organ olduğundan radyasyona oldukça duyarlıdır. Çocukluk döneminde çeşitli nedenlerle radyasyona maruz kalan, boyun bölgesine ışın tedavisi alan ve ailesinde tiroid kanseri tanısı almış birey olan hastalarda tiroid kanseri riski artmıştır. Nadir  görülen tiroid kanserlerinden medüller tiroid kanserlerinin yaklaşık dörtte biri ailesel endokrin sendromlarla beraber görülmektedir.  Bu nedenle her medüller tiroid kanseri tanısı alan hastaya mutlaka genetik incelemelerin yapılması gerekmektedir.  Bu sayede diğer aile fertlerine de gerekli durumlarda genetik testler yapılarak erken dönemde tiroid bezinde kanser oluşmadan müdahale edilme şansı doğabilir. Tiroid kanseri vakalarında ciddi bir artış görülmekte ancak tiroid kanserine bağlı ölüm oranlarında artış yaşanmamaktadır. Hatta günümüzde ameliyat tekniklerindeki gelişmelerle orantılı olarak erken tanı ve iyi takip ile genellikle sonuçlar yüz güldürücüdür.

6-İyot tüketiminin tiroit bezleri üzerinde faktörü?

Dünya  genelinde iyot eksikliği en sık guatr nedenidir.  Ciddi iyot eksikliği olan hastalarda tiroid bezinin kendisinde genel homojen bir büyüme olur. Gerekli tedaviler yapılmaz ise büyüyen tiroid bezi çevresindeki yaşamsal organlarda baskı uygulayabilir ve ameliyat edilmeleri gerekebilir. Bu hastalarda iyot eksikliğine bağlı olarak ciddi tiroid hormon yetersizlikleri görülebilmektedir, çünkü iyot tiroid hormonun yapılabilmesi için olmazsa olmaz elementtir. İyot eksikliği olan hastalarda aynı zamanda nodül oluşma riski de artmıştır. Bu nodüller zaman içerisinde fonksiyon  kazanıp toplumda zehirli guatr olarak bilinen tiroid bezinin fazla çalışması durumlarına evrilebilmektedir.Aynı zamanda iyot eksikliği olan hastalar, iyot içeren bazı zararlı radyoaktif maddelere daha duyarlı hale gelebilmekte ve tiroid kanseri riskleri artabilmektedir. Gebelerde ve emzirme dönemindeki kadınlarda iyot atılımındaki artış ve vücudun iyot ihtiyacındaki artışa bağlı olarak günlük alınması gereken iyot miktarı normal yetişkinlere göre daha fazla olmalıdır. Gebelikte yaşanacak iyot eksikliği fetusu da olumsuz yönde etkileyebilmektedir.Gebelikte iyot eksikliğinde düşük, ölü doğum, gelişimsel anomaliler, fetusta mental ve fiziksel gelişme geriliği görülebilmektedir.Bu nedenle Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Derneği tüm gebelere ve emziren annelere iyot takviyesi yapılmasını önermektedir.