15 ŞUBAT ULUSLARARASI ÇOCUKLUK ÇAĞI KANSERİ GÜNÜ
15 Şubat 2021

15 ŞUBAT ULUSLARARASI ÇOCUKLUK ÇAĞI KANSERİ GÜNÜ

Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC) dünyada yıllık 300 bini aşkın 18 yaş altı çocuk kanser vakası olduğunu bildirmektedir. Ayrıca her geçen yıl çocuk kanser vaka yükünde de artış olduğunu rapor etmektedir. Ülkemizde de yılda 3 bini aşkın çocuk kanser vakası bildirimi yapılmaktadır. Erişkinlere göre çocuklarda kanser çok daha nadirdir ve erişkinden daha farklı kanser türleri ile ön plana çıkmaktadır. En sık lösemi, beyin tümörleri, lenfoma, nöroblastom (sinir hücresi kaynaklı tümör) ve böbrek tümörleri görülmektedir. Nedenleri arasında iyonize radyasyona maruziyet, bazı kimyasal ve kanserojen maddeler (arsenik, nikel, krom, asbest, benzen), bazı kronik virüs enfeksiyonları(EBV, HBV, HCV, HIV, HTLV, HPV gibi) ile bazı genetik bozukluklar gösterilmektedir. Türk Pediatrik Onkoloji Derneği’nin geniş kapsamlı bir çalışmasında Türk çocuklarında pik yaşının 6,4 yıl olduğu ve erkek çocuklarında yaklaşık 1.4 kat daha fazla görüldüğü belirtilmiş, ayrıca son yıllarda beyin tümörü sıklığının lösemilerin önüne geçtiği bildirmiştir. Bu sebeple her yıl 15 Şubat Uluslararası Çocukluk Çağı Kanseri Günü olarak anılmakta.

Çocukluk Çağı Kanserleri Ayı dolayısıyla, Bolu İl Sağlık Müdürlüğüne bağlı İzzet Baysal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Uzm. Dr. Sinan TAŞ tarafından konuyla ilgili bilgiler verildi.

ÇOCUKLUK KANSERLERİ

 Genel olarak çocukluk kanserleri sıklığının üç yaş grubunda pik’ler yaptığını görmekteyiz. Bebeklik dönemi denilen 0-2 yaş grubunda embriyonel dönem kaynaklı ve genetik kökeni yüksek kanser türleri(sempatik sinir sistemi tümörleri, rabdomyosarkom, wims tümörü),  15 yaş sonrası ergen dönemde malign kemik tümörleri, yumuşak doku sarkomları ve böbrek tümörlerini, 2-15 yaş arası çocukluk döneminde ise beyin tümörleri, lösemi ve lenfomaları daha sık görmekteyiz.

Son 50 yılda çocukluk çağı kanser tedavilerindeki ilerlemeler üst seviyelere ulaşmış, yüzde 10’lar civarında olan sağkalım oranları artık günümüzde %65-70’lere çıkmıştır. Ancak bu olumlu gelişmelere rağmen halen ailelere çok önemli sorumluluk ve görevler düşmektedir. Çünkü kanser hastalığında ‘Doğru yerde, doğru zamanda, doğru tedaviyi almak’ en hayati unsurdur. Ailelerin bu hastalığın erken önem belirtileri konusunda bilinçlenmesi, teşhis ve tedaviye erken dönemde yönlenmesi tedavi başarısında büyük önem arz etmektedir. Çocuklarda kanser iştahsızlık, kilo kaybı halsizlik gibi genel belirtiler vermekle beraber kanserin  türüne ve etkilediği organa göre özel bazı erken belirtiler de gösterebilmektedir;

göz pupilinde farkedilen beyaz bir parlama (Retinoblastom),

göz küresinde dışa itilme, çıkıklık veya asimetri (Optik Gliom),

uzun süren ve geçmeyen cilt morlukları, diş eti kanamaları (lösemi, lenfoma)

uzun süren ateş, kemik ve eklem ağrısı (lösemi, lenfoma, nöroblastom, Ewing sarkomu),

boyun, koltuk altı ve kasık bölgelerinde uzun süren sert ağrısız şişlikler (lenfoma),

baş ağrıları, bulantısız sabah kusmaları(beyin tümörü),

boyun karın veya herhangi bir vücut bölgesinde şişkinlik (Nöroblastom, böbrek tümörü)

gibi kanserlerinin öncü belirtileri olabilmektedir.

Ailelerin, çocuklarında bu gibi belirtiler görmesi durumunda zaman kaybetmeden Çocuk Sağlığı Hastalıkları ve Çocuk Hematoloji Onkoloji bölümlerinde kontrole başvurmaları gereklidir. Kanser türüne ve tutmuş olduğu organ sistemine göre farklı tetkik olanakları vardır;

Kemik iliği kökenli lösemi ve bazı lenfoma türlerinde kan tetkiklerine ilave olarak kemik iliği hücre analizi de gereklidir. Bazı böbrek tümörlerinde idrarda mikroskobik hematüri ve tansiyon değişikliklerinden teşhise varılırken, solid beyin tümörleri, batın ve toraks içi kitlelerde ultrason, MRI, Bilgisayarlı Tomografi görüntülemelerinden yararlanılır. Tüm vücuttaki kanser hücreleri yayılım bölgeleri ise Nükleer Tıp sintigrafi incelemeleri ile ortaya çıkarılır.

Böylelikle  kanserin türü belirlenir, tuttuğu ve yayıldığı bölgeye göre evrelmesi yapılıp uygun cerrahi ve/veya medikal tedavi seçenekleri belirlenir.

Kanser tedavilerinde her ne kadar genel tedavi  protokolleri uygulansa da hastalık ve hastaya özgü değişiklikler de yapılmaktadır. Genelde tedavi bitimi sonrasında 5 yıllık takip ve tetkiklerde hastalık kalıntısına rastlanmaması durumuna ‘kür’ yani tam iyileşme denilmektedir. Bazı lösemi ve lenfoma türlerinde ise tedavi kesilmesinden hemen sonra veya daha tedavi aşamasında hastalık tekrarları olabilmekte ve ‘relaps’ olarak adlandırılmaktadır. Bu tür sık relaps yapan lösemi ve lenfoma türleri kemik iliği nakli yapılmak suretiyle tedavi edilmektedir.

Kemik tümörleri, beyin tümörleri ve batın içi kitle etkisi yapan bazı tümörlerde cerrahi çıkarılma ve bazen de cerrahi çıkarılma sonrası o bölgeye radyoterapi, kemoterapi uygulamaları yapılabilmektedir.

Kan hücrelerimiz kemik iliğindeki hematopoetik (kan yapıcı ana kök hücreler) tarafından ömür boyunca yapılır. Kök hücre nakli ise bazı kanser ve enflamatuar hastalıkların tedavisi için kan yapıcı kök hücrelerin kültürde çoğaltılıp tekrar hastaya kullanılmasıdır. Çocukluk kanserlerinden çoğunlukla kan ve kemik iliği kaynaklı kanserlerin(multipl myelom, lösemi, bazı germ gücreli tümörler ve lenfomalar gibi) tedavisinde kullanılır.

Kanser, tedavisi ve takibi uzun soluklu bir hastalıktır. Bu yorucu dönemde çocuğun ve ailenin moral motivasyon değerleri yüksek tutulmalı böylece vücudun kanserle savaşta kendi içsel mekanizmalarının da zinde kalması sağlanmalıdır. Unutulmamalıdır ki kanserde tedaviye en faydalı yaklaşım yaklaşımı erken teşhisidir.