Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Doç.Dr.Ali Evren TUFAN ve Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr.Yusuf ÖZTÜRK okul yaşantısına ilk kez adım atacak olan çocuklarımızın yaşayabilecekleri korkular, nedenleri ve alınması gereken önlemlerle ilgili önemli bilgiler verdiler. Her Anne ve Baba o minicik yavrularının bu heyecan dolu günü için heyecan, endişe ve korkular mutlaka yaşarlar. Biz yetişkinler, okul konusunda bilinçli olduğumuz için, bu endişe ve korkuları çok çabuk ve kolayca bertaraf edebiliriz. Ancak unutmayın! çocuklar için “OKUL” bilinmeyen bir deneyim olacaktır. Bu yazımızda aklınıza takılan sorulara yanıt bulabilir,çocuğunuzun davranışlarındaki değişikliklerin olası sebeplerini ve almanız gereken tedbirlerle ilgili cevaplar bulabilirsiniz.
ÇOCUKLAR NEDEN OKUL KORKUSU YAŞAR?
Okul korkusunun temelinde çocuğun genellikle anne-baba ya da başka bir bakım verenden ayrılmakla ilgili yoğun kaygı ve endişeleri yatar. Bu kaygı ve endişeler çocuğun günlük hayatını etkileyecek düzeyde ise “ayrılık kaygısı” olarak adlandırılır. Ayrılık kaygısı özellikle küçük çocuklarda anneden ya da bağlandığı kişiden ya da evden okul nedeniyle uzaklaşmaktan kaçınma biçiminde kendisini gösterebilir. Her okul korkusu ya da okula isteksizlik ayrılık kaygısından kaynaklanmayabilir. Uzun süren, şiddetli olan, çocuğun akran ilişkilerini, günlük hayatını ve okula devamını etkileyen okul korkularının % 75’inin temelinde ayrılık kaygısı olabilir. Şiddetli, uzun süren okul korkularının temelinde ayrıca “sosyal fobi” olarak adlandırılan diğer çocuklar ya da öğretmen tarafından kabul edilmeyeceği kaygısı veya “performans kaygısı” denilen yeterince başarılı olamayacağı, okulun/ öğretmenin beklentilerine yanıt veremeyeceği ile ilgili kaygılar da olabilir. Bu durum özellikle ileri sınıflarda, çocuğun başarısı ile ilgili beklentiler ve merkezi sınavlar başladığında gündeme gelebilir. Dolayısıyla okul korkusu için tek bir nedenin olmadığı, çocuğun kişilik yapısı, aile yaklaşımı, anne-çocuk ilişkisi, okul kaynaklı faktörlerin bu korkuda rol oynayabileceği göz önüne alınmalıdır.
Aileler de farkında olmadan kendi korkularını çocuklarına yansıtabilir veya disiplin sağlamak amacıyla çocuğu öğretmenin kızması vb. gibi tehditlerle uyarmayı seçebilirler. Diğer yandan katı ve akademik başarıya odaklanmış bir öğretmen, sınıf arkadaşlarına göre daha çekingen ve akran zorbalığına hedef olabilecek bir çocuk vb. özellikler de okul korkusunu şiddetlendirebilir. Okul korkusu, bazen çocuğun hayatında bir değişiklik olduğunda ortaya çıkmaktadır. Çocuğun yeni bir okula başlaması, uzun süren bir hastalık geçirip uzun zaman okuldan uzak kalması ya da aile içi önemli bir durum olması da okul korkusuna zemin oluşturmaktadır. Örseleyici ruhsal yaşantılar da okul korkusu için risk oluşturur. Ailedeki zorlu ayrılık yaşantıları ve yoksunluklar, anne ya da babanın yineleyici hastane yatışları, çocuğun bakılamama nedeniyle evden uzaklaştırılması (bakıcı, akraba yanı v.b.), boşanmanın varlığı, evlilik çatışmaları, ölüm, ekonomik güçlük, kalabalık aile ve ailede psikopatoloji gibi etmenler de çocukların okul korkusunu neden olabilmektedir.
Okula yeni başlayacak çocuğun okul korkusu yaşamaması için neler yapılabilir?
Okula başlamadan önce çocukların okul olgunlukların dan yani zihinsel ve sosyal olarak okula hazır olup olmadıklarının iyi araştırılması gerekli olup ana sınıfları bu süreç için ideal bir ortam sunmaktadır. Ana sınıfları içinde çocuklar kurallı ve öğretim odaklı bir yaşama geçiş süreci yaşamaktadır. Çocukların okul öncesi süreçte bireyselleşmesinin desteklenmesi, küçük yaşlardan itibaren özgüvenin ve sosyal iletişim becerilerinin arttırılmasına yönelik yönlendirmeler çok önemlidir. Bu şekilde çocuklar okula daha iyi hazırlanabilir.
Okula gidiş konusunda bir önceki yaz dönemi süresince olumlu ve heyecan uyandırıcı konuşmalar, okulda yaşanacak olumlu gelişmeleri çocuklara anlatmak gibi eylemler faydalı olacaktır. Ayrıca okula yeni başlayacak çocuklar okula gidip iyi bir eğitim almaktan daha çok yeni çanta, kalem, önlük gibi araç-gereçlerle daha çok ilgilenecektir. Bu ilgi alanlarını da göz önünde bulundurarak; ileride okuyabileceği renkli kitaplar çocuklara sunulabilir. Ayrıca öğretmen ile işbirliği okulun ilk yılında çok önemlidir. Okula başlama öncesinde çocukların korku ve kaygıları var ise, öncesinde ve sonrasında anneye aşırı bağlılık ve/veya okul öncesi kreş ya da anaokulunda korkuları geliştiyse öncelikle bu konuda öğretmen ile mutlaka işbirliği yapılmalıdır.
Okul korkusu yaşayan çocukların genel belirtileri nelerdir? Anne ve Baba nasıl gözlemde bulunabilir?
Okul korkusu yavaş yavaş gelişebilir ya da aniden başlayabilir. Okul korkusu gösteren çocukların çoğunun daha 2-3 yaşında iken annelerinden ayrılmak istemedikleri, anneyi evde adım adım izledikleri ve annelerinin yalnız kalmasını istemedikleri, onu yalnız bırakmadıkları fark edilir. Okul korkusunun temel belirtisi çocuğun okuldan korkması ve okula gitmek istememesidir.Ancak diğer belirtileri arasında evden çıkmak istememe, ağlama, sıkıntılı ve korkulu görünme, terleme, karın ağrısı, kusma, ishal, baş ağrısı, baş dönmesi, yüz renginin solması, boğaz ağrısı, sırt ağrısı, eklem ağrısı, göğüs ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı, görme bulanıklığı, yürüme güçlüğü, ateş ve sık idrara çıkma da olabilir. Nedeni bilinmeyen, okul günleri özellikle sabahları olan ve çocuk evde kaldığı zaman geçen baş ve karın ağrısı en sık görülen belirtiler arasındadır.
Okul korkusu ya çocuğun ilk defa okula gitmesi ile başlar, aralıksız devam eder ya da hastalıklardan ve tatillerden sonra okula devam etmeye isteksizlik şeklinde görülebilir. Bazen öncesinde sorun yaşamayan bir çocuk okul veya öğretmen değişikliği sonrasında, öğretmenden azar işittiğinde, başaramayacağından çekindiği bir ödev/ sınav sonrasında, uzunca süren bir hastalık veya ameliyattan sonra, veya evde herhangi bir kaza ya da ölüm olunca okul korkusu geliştirebilir. Zamanında destek alınmayan okul korkularında korku ve kaygılar çocuğun günlük hayatının diğer alanlarına da yayılır ve çocuk ana-baba yanında olmadan evden ayrılmayacak ve arkadaşlarıyla oynamayacak hale gelebilir.
Çocuğun dikkat çekmeye çalışıyor olması –ya da- gerçek bir psikolojik sorun yaşayıp yaşamadığını nasıl anlarız?
Gelip geçici sıkıntılar ve gerçek ruhsal sorunlar arası ayrım temel olarak belirti ve yakınmaların süresi, şiddeti, çocuğun günlük işlevlerini etkileyip etkilemediği temelinde yapılmaktadır. Okul korkularının genellikle“dikkat çekmek için” değil, yukarıda da belirtildiği üzere bakım verenden ayrılamama başta olmak üzere birçok sebepten kaynaklanabileceği dikkate alınmalıdır. Uzun süren, şiddetli olan, aile düzenini bozan, çocuğun işlevselliğini etkileyen okul korkuları olağan sınırlar içerisinde yer almaz. Bu durumda öncelikle çocuğun okul korkusuna sebep oluşturabilecek durumlar ele alınmalı sonrasında ise uygun bir şekilde çocuğun bu güçlüğü çözülmeye çalışılır.
Ne gibi önlemler almalı? Hangi durumlarda destek almayı düşünmeliyiz?
Okul korkusunun gelişmesini önleyici temel önlemler iki numaralı başlık altında belirtilmiştir. Okul korkusu yaşayan çocuk, korkusuna bağlı olarak okula devam edemiyorsa, akran ilişkileri, aile ilişkilerinde güçlükler yaşıyorsa, okul korkusu dışında korkuları ya da başka herhangi bir psikiyatrik belirti varsa destek alınmalıdır.
Anne - Babanın davranış ve tutumu nasıl olmalıdır?
Okul korkusu yaşayan çocuğa sahip anne-babanın çocuklarına karşı tutumlarında tutarlılık, soğuk kanlılık ve aynılık olması amaçlanmalıdır. Özellikle anne-çocuk arasındaki bağımlılığın azaltılması gerekir ve çocuğun özerklik kazanması desteklenmelidir. Bunun için okul öncesinden itibaren çocuğun tek başına kalacağı etkinlikler planlanabilir, çocuk yalnız kalabildiği ve özellikle anneden ayrılabildiği etkinlikler için ödüllendirilebilir, akranları ile birlikte yapabileceği etkinlikler planlanıp, bu etkinliklere katılımı özendirilebilir. Ayrıca ebeveyn çocuğu hakkında varsa kendi kaygılarını da kontrol etmeye çalışmalıdır. Ebeveynler kendileri ya da evlilik ilişkilerindeki sorunlar için uygun destek almalıdır. Bu tarz uygulamalar ebeveynin çocuğun tedavisine katılımını artırmak için de gereklidir. Çünkü ebeveyndeki ruhsal bozukluğun çocuğun tedavisini olumsuz etkilediği bilinmektedir.
Aile bireylerinin rolleri nasıl olmalıdır?
Öncelikle anne-babalarının çocukların karşı tutumlarında tutarlılık ve aynılık sergilemesi önemini tekrar belirtmeliyiz. Aileler çocukların okula başlamadan önce zihinsel ve sosyal olarak okula hazır olup olmadıklarını belirlemelidirler. Ayrıca ailelerin okul öncesi süreçte çocuklarının bireyselleşmelerini, özgüvenlerini, sosyal iletişim becerilerini geliştirme ve desteklemeleri önerilir. Okula başlamadan önce okulla ilgili olarak olumlu ve heyecan uyandırıcı konuşmalar yapmalı, okulda yaşanacak olumlu gelişmeleri çocuklara anlatmalıdır. Aileler yukarıda bahsedilen okul korkusuna sebep olabilecek durumları iyi tespit edip bunlara yönelik önlemler almalıdırlar. Ayrıca aile- öğretmen işbirliği okulun ilk yılında çok önemlidir. Aileler, okul korkusu olan bir çocuk için bu durumu kabullenici ya da aşırı cezalandırıcı tutum sergilemekten uzak bir tutum sergilemelidirler. Ayrıca; okul rehberlik servisi, çocuk ve egen ruh sağlığı ve hastalıkları alanında çalışan hekimler, alanında deneyimli psikologlarla işbirliği içerisinde olmalıdırlar.
En sık yapılan hatalar?
Ailelerin okul öncesi dönemde çocukların bireyselleşmelerine izin vermeyip kendilerine aşırı bağımlı hale getirmeleri en önemli yanlışlardan biridir. Çocukların okul korkusuna sebep olabilecek durumları iyi analiz edilmeden yapılan yaklaşımların çok fazla bir yararı olmamaktadır. Dolayısıyla sebebini iyi analiz etmeden yapılan girişimler hatalı olabilir. Okul korkusu olan bir çocuğa karşı aşırı katı, tutarsız ya da kabullenici bir tutum sergilenmesi de klinik pratikte karşılaştığımız hatalardandır.
Çocuğun korkusu farkedilmez –ya da- önemsenmez ise yaşanabilecek sorunlar nelerdir?
Okul korkusu olan çocukların çoğunda ruhsal bozukluk tanısı tespit edilmekte olup bu tanı alanların da birden fazla tanı aldığı bilinmektedir. Ayrıca okul korkusu birçok ruhsal bozukluğun bir belirtisi olabilmektedir. Okul korkusu olan çocukların uzun süreli izlem çalışmaları, genel toplum ya da kontrol gruplarına göre daha yüksek oranda ruhsal bozuklukların bulunduğunu ya da ruhsal yardıma gereksinim duyma olasılıklarının daha yüksek olduğunu göstermiştir. Yapılan çalışmalarda okul reddi olgularının bir kısmının tedaviyle okul korkusunu yenebildiği ancak bir kısmının tedaviye rağmen okula devam edemediğini göstermektedir. Okul korkusunun tedavi edilmediğinde en önemli sonucunun okulunu tamamlayamamak olduğu bilinmektedir. Ayrıca bu çocukların yetişkin dönemde ruhsal bozukluklar açısından risk oluşturduğu, uygun bir eğitim öğretim hayatından geçemediğinden suç davranışlarına karıştıkları, ailesine olan bağlılığın devam ettiği hatta kendisinin de bir aile yapısı oluşturmadığı; oluşturanların da yine aynı şekilde bağımlılık içeren türde bir aile yapısı oluşturduğu yapılan çalışmalarda gösterilmiştir.
Psikolojik Destek sağlanmaz ise hangi boyuta ulaşır?
Yukarıda da belirtildiği üzere uygun destek alınmayan okul korkusunun belki de en önemli sonucu çocuğun okula devam edememesi ve eğitim-öğretim süreçlerinden yararlanamamasıdır. Bu da iş edinememe, birine bağlı yaşam sürdürme, suça karışma gibi erişkin dönemde bireyi ve toplumu ciddi düzeyde etkileyecek birçok zorluğa zemin oluşturmaktadır.
İleriki yaşamını etkilermi? Nasıl etkiler?
Okul korkusuna yönelik yapılan girişimlerden birçok çocuğun bu korkusunu yenebildiğini hem araştırmalarda hem klinikte gözlemlemekteyiz. Ancak bir kısım olguda birçok sebepten (tedaviye uyumsuzluk, ailevi sorunlar, okulla ilgili güçlükler vb.) kaynaklanan olumsuzluklar nedeniyle tedaviden yarar görmemektedir. Yukarıda da belirtildiği üzere okul korkusunun ileriki yaşantıyı etkileyecek en önemli sonu eğitim-öğretim hayatının sonlanmasıdır. Bu durum da hem birey hem toplum için riskler oluşturmaktadır. Ayrıca bu çocukların ileriki yaşamında da bağımlı ilişkiler kurduğu aile işlevselliğini olumsuz etkilediğini görmekteyiz.