1 Aralık Dünya AIDS günü sebebiyle Hastanemiz bünyesinde, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.B.Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr.Fatma SIRMATEL tarafından eğitim verildi.
Hastanemizin, hasta ve hasta yakınlarını, hastane personellerini bilgilendirmeye yönelik eğitim aktivasyonlarında görev almaktan mutluluk duyduğunu ifade eden Sırmatel, HIV v.b gibi enfeksiyonlarda hastaların özel ilgi ve bilgi beklediklerini, bu anlamda üzerlerine düşen görevi en iyi şekilde yerine getirmeyi ve hasta doktor diyaloglarının öneminin bilincinde olduklarını vurguladı. Ayrıca Hastanemizde yeni açılan ve hastalarla birebir ilgilendikleri Enfeksiyon Polikliniğinde de hastaların memnuniyetini gördüklerini, hastalarının memnuniyet bildirim dönüşlerinden dolayı Sağlık anlamında verdikleri hizmetle gurur duyduklarını ifade etti.
1 ARALIK DÜNYA AIDS GÜNÜ
HıvİNSAN YETMEZLİK VİRUSU OLARAK YILLARDAN BERİ BİLİNEN İNSANA EN FAZLA CİNSEL YOL, KAN VE KAN ÜRÜNLERİ İLE BULAŞAN VİRUTİK BİR ENFEKSİYON.
Dünyada 37 milyona yakın kişi bu virüs ile enfekte olarak yaşamaktadır. Bunların üçte ikisi Afrika da yaşıyorken tüm dünyada yaygın olarak görülmektedir. Bu hastalık ilk defa afrika’lı hastalarda T hücresi hastalığı olarak tanımlanan, daha sonra 1980’li yıllarda ABD de homoseksüel erkelerde görülmesi ile tüm dünyada olduğu saptana, ciddi bir viral enfeksiyondur. Ülkemizde ilk olgu, 1985 yılında gözlenmiş ancak tıbbı kaynakların açıklamasına rağmen halkımız bunun bir homoseksüel hastalığı olduğunu düşünerek ayıp ve utanç kavramı içerisinde, bilgi eksikliği ile değerlendirmiştir.
Gelişmiş ülkelerde alınan önlemlerle HIV sıklığı azalırken ülkemizde son yıllarda yüzde beş artış göstermiştir. Özellikle bu virüs hakkında bilgi, basın ve medya yolu ile anlatılırken, gelişen, değişen ve hızlı nüfus hareketliliği nedeni ile ülkemizde ciddi boyutlara ulaşmıştır. Son verilere göre en fazla artış İstanbul, güneydoğu şehirlerinde olup 15.000’e yakın kayıtlı olgu bildirilmektedir.
Son yıllarda özellikle genç yaşta bu virüsü alan hastalar ve hastanelere başvurular artmıştır. HIV hastalığı tedavisi ömür boyu devam eden, izlem ve takibi kanunlarla belirlenmiş, kişisel haklar göz önüne alınarak, toplumu bilgilendirerek yayılmanın önlenmesi ve korunmanın çok önemli olduğu bir hastalıktır.
HIV hastalığı en fazla makattan cinsel temas ile bulaşmaktadır. HIV pozitif hasta ile korunmasız cinsel ilişkiye giren kadın-erkek ve erkek-erkek arasında bulaş genital, rektal ve ağız ilişkisinde olmaktadır. Virus insanların en fazla genital sekresyonlarında bulunmakta ve ilk bulaştığı anda gripal benzeri hastalık gibi seyir göstermektedir. Daha sonra hastada boyun, koltuk altı ve tüm vücutta küçülmeyen ağrısız lenf bezi şişmesi, kesilmeyen ishal, ağız içi yaralar, ateş ve zayıflama ile bir çok hastalığı taklit edebilmektedir. Uzun bir süre sessiz kalan virüs, tekrar vücutta alevlenmekte, hastada bir çok fırsatçı enfeksiyonlar ve kanserler ile ortaya çıkmaktadır. Virus ayni zamanda sinir hücrelerini tutarak hastada nörolojik bozukluklara, uyuşmalar, unutkanlıklar, psikolojik sorunlar ve felçlere neden olmaktadır. Özellikle tedavisi aksayanlarda tüberküloz ve kaposi sarkomu daha sık görülen hastalıklar olup AIDS denilen hastalık ile ölüm görülmektedir.
Şimdiye kadar 75 milyon HIV pozitif ve 35 milyon insan bu hastalıktan ölmüştür. Anneden çocuğa emzirme ile de bulaşabilen HIV hastalığı, en fazla çocuklarda ölüme neden olmaktadır.
HIV hastalığından korunmak tedaviden daha kolaydır. Tek eşli yaşam ve güvenli cinsel ilişki korunmanın en önemli yollarıdır. HIV pozitif insanın kanında bulunan virüs, insanlara çizik ve yaralardan da bulaşabilir. Bu açıdan kuaför, diş hekimliği, dövme yaptırma ve organ transplantasyonu ile de bulaş olabilir.
Güvenli cinsel yaşantı ve hijyenik girişimler, değişen nüfus artışındaki maruz kalınacak HIV enfeksiyonlarını önlemede en önemli adımlardır.
Prof. Dr. Fatma SIRMATEL